23 Ocak 2006 Pazartesi

| Bloglar bir trend mi, yoksa büyük bir buluş mu?

Ortak Defter yazarlarından Murat Kaya, Kurban Bayramı tatilinden önce, bloglarla ilgili bir "anket" yaptığını bildirerek cevaplamamı rica etmişti. Biraz geç kalmış olmama rağmen anket sorularını cevaplamaya çalıştım. Sizinle de paylaşıyorum.

Konunun üzerinde daha fazla düşünmek ve çalışmak gerekiyor. Benim söylediklerimi ise "kullanıcı" düzeyinde bir "ilk düşünceler" yumağı olarak görmelisiniz. "Uzmanlar" daha çok konuşmalı ve yararlanmalıyız.

Sizce bloglar ileride nasıl bir konumda olacak?
Biliyorum dersem yalan olacak! Ancak şunu söyleyebilirim ki, yeni "araç"lar yeni davranış modellerinin oluşmasını sağlıyor. İnsanın, "insani" olmayanı elemesi çok uzun zamanlar alıyorsa da, eğer insan doğasına aykırıysa bir gün başka bir "araç" biçimine dönüşür. Bakalım.

Bloglar, bir trend mi yoksa büyük bir buluş mu?

Yeni "ortam"lar, yeni "tür"lerin oluşmasını da sağlıyor. Net ortamının "blog"ların bir "tür" olarak yaratılmasına yataklık ettiği muhakkak. Televizyonun, "ortam"ın karakterine uygun olarak dizi, klip gibi türlerin yaratılmasına imkan verdiği gibi. Sinemada oturup klip izler miydik? Deli derler adama! Büyük buluş olan ve "rahim" işlevi gören, internet... Bu "ortam"da, bakalım başka neler döllenip gündemimize oturtacak?


Yirmi sene sonra blog kullanımı nasıl olacak? Bloglara dair genel fikirleriniz nelerdir? Herhangi bir kehanetiniz var mı bu konuyla ilgili?
Ben, ancak on sene sonrasıyla ilgili kehanette bulunabilirim. :) Şaka bir yana, bu kehaneti bloglar üzerinden değil de, "bireyselleşme"nin boyutlarıyla "iletişim"in aldığı/alacağı yeni biçimler üzerinden tartışmakta yarar var. Bu konuda da yeterli bir birikim oluşturmuş değilim.

Merak ediyorum... Avantajları neler, dezavantajları neler? Sevdik mi blogları, yoksa boğulduk mu içinde?
Haluk Mesci'nin "TV'nin ardından, insanları daha bir birbirinden koparan Internet'i bu özelliğinde iyice azdıran" yorumuna katılayım mı, bilmiyorum. Bizim gibi geride, epeyce farklı bir dünya ve farklı bir "insan ilişkileri" anlayışı bırakmış olanların aklı fikri oralarda kalıyor, oysa bu yeni "ortam"ın içine doğanların aynı duyguları yaşamasını bekleyemeyiz. İnternetin, özellikle bloglarla birlikte geldiği nokta itibariyle TV'den en önemli farkı, "ortam" üzerindeki iletişimin etkileşimli bir boyut kazanmış olmasından kaynaklanır. Bu bakımdan blogları önemsiyorum. Prof. İsmail Kaya'nın çok hoşlandığım "Fare tüketir, klavye üretir." veciz sözünü burada tekrarlayayım.


İnsanın yapısı değişmiyor. Geçmişte de insanlar arasında iki tür ilişki biçimi söz konusuydu. Bunlardan biri TV gibi otoriter bir düzlemden kitlelere "iletim" yapılmasıydı. Camide vaiz, kilisede rahip, köylerde hikaye anlatıcıları, halk ozanları, medreselerde müderrisler, mevlit törenlerinde mevlithanlar, daha yüksek zümrelerde şairler, yazarlar, Antik Yunan tiyatrocuları gibi... Diğer bir ilişki biçimi ise, eşit düzlemde olan insanların birbirleriyle "iletişim"iydi. İnternet de belli bir döneme kadar "iletim" boyutunda kaldı. Bloglar ve belki Mesci'nin işaret ettiği başka uygulamalar gibi imkanlarla "iletişim" ortamı olmaya doğru evriliyor. Bu bakımdan önemsiyorum.

Şimdi, özellikle blogların da katkısıyla internette çok ciddi bir bilgi yığılması oluyor. "Bilgi çöplüğü" bile diyebiliriz. Yeni Delhi'deki bir profesörün araştırmalarından Kiev'deki bir delikanlının ergenlik deneyimlerine kadar her şey... O nedenle Google gibi "çöp karıştırıcıları", konserve kutusunu pırlantadan, değerliyi değersizden, işimize yarayanı yaramayandan ayırt etmemize yardımcı oluyorlar. Bu uygulamaların daha da gelişeceğini düşünüyorum. Artık internetsiz yapamadığımızı göz ardı etmeyelim.

Blogların birbirleriyle ilişkileri noktasında da bana göre herhangi bir "derinlerde boğulma" sorunu söz konusu değil. Aynen "yüz yüze" insan ilişkilerinde olduğu gibi bu "ortam"da da bir toplumsal ilişkiler ağı oluşuyor. Birbirleriyle benzer duyguları, ortak bilgileri, yakın eğilimleri paylaşanlar bir biçimde kendi aralarında bir sosyal ortam oluşuturuyorlar. Bu iyi mi, bilmiyorum, ama bu "ortam"da yüzünü görmediğim birçok "iyi" insanla tanışıyorum. Belki önce "Nesi kötü?" diye sorarak cevap aramalıyız.

Blogların avantajlarına gelince, öncelikle üzerinde çok düşünmediğimi söylemeliyim. O nedenle kendi pratiğimden cevaplar vereyim:

1.
Öğreniyorum.
2.
Belki öğretiyorumdur da!
3.
Güncel ya da entelektüel konularla ilgili görüşlerimi paylaşarak bir biçimde tepkiler alıyorum. Bunlardan yararlanıyorum.
4.
Sağda solda dile getirdiğim bazı konulardaki düşüncelerimi, iyi kötü paylaşıyor olmanın motivasyonuyla kayıt altına alıyorum.
5.
Hatta şimdi uzun uzun konuşmaktan kurtuldum, bir konuyla ilgili adres verip (hatta başka bloglardan da) ilgili olanlara okumalarını salık veriyorum.
6.
Şimdilik başka bir "keramet" aklıma gelmedi, "kehanet" de yok.

Bu arada "blog"a bir şey diyemiyorum, ama "blogger" sözcüğünden hiç mi hiç hazzetmiyorum.