3 Ekim 2008 Cuma

| Kapitalizm, karakteri gereği Keynes’siz yapamıyor olabilir mi?

“Kapitalizm hem piyasa ekonomisi taraftarlarınca hem de piyasa ekonomisi karşıtlarınca kullanılan bir kavram olmakla beraber bu iki kesim kavrama farklı anlamlar yüklüyor. Piyasacılar özel mülkiyete dayalı rekabetçi serbest piyasa ekonomisine kapitalizm derken, diğerleri sermaye grupları ile iç içe geçmiş siyasi otoritenin kontrol ve güdümündeki ekonomik yapılanmaya kapitalizm adını veriyor. Aynı kavramın birbirinden hayli farklı iki anlama gelmesi elbette anlam karışıklığı ve tartışmalarda kavramsal zorluklar yaratıyor. Bu yüzden, sağlıklı tahlil yapabilmek için, kapitalizmin ana hatları itibarıyla iki türünün olduğunu söylemek gerekir. İlki serbest piyasacı kapitalizm, ikincisi ise crony kapitalizm de dediğimiz devlet kapitalizmidir.” [FOTOGRAF: ZAHANGIR KABIR]


Yukarıdaki satırlar Prof. Dr. Atilla Yayla’nın “Kapitalizm çöküyor mu?” başlıklı yazısından... Bu görüşlere katılmakla birlikte, “serbest piyasacı kapitalizm”in “komünist ütopya” gibi bir şey olup olmadığı sorusunun cevabını aramanın sanki daha fazla önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kapitalizm, karakteri gereği Keynes’siz yapamıyor olabilir mi?

Benim aklım ermez, sadece bir soru bu?

Güncelleme [ 5 EKİM 2008 ]

Sorunun cevabı olmasa bile, Mustafa Özel’den ilgili bir yazı: “Hayvan herifler!”

Mümtaz’er Türköne, “Marks galiba haklıydı” başlıklı bugünkü yazısıyla sorunun bir açıdan cevabına katkıda bulunmuş olabilir mi?

Bu arada, asıl memba şu taraftaymış da haberim yokmuş: Taraf gazetesinden Cemil Ertem’in Bitişler [1, 2, 3, 4] ve Başlangıçlar [1, 2, 3, 4] başlıklı yazı dizileri gerçekten okunmaya değer... Başlamışken, en iyisi siz Ertem’in “Eskinin kavramları bugünü anlatamaz!” başlıklı yazısını da okuyun. İsterseniz de tamamını... Tabii, Taraf’ın zaafı olan İnternet sitesinin, geliş-gidişleriyle sizi çıldırtmasına tahammül edecekseniz!

Güncelleme [ 6 EKİM 2008 ]

Bugünkü Milliyet gazetesinde Marksist bir iktisatçıyla yapılmış bir söyleşi... Prof. Dr. Erinç Yeldan: “İşin doğrusu şu: Devlet sermayenin önünü açsın, fakat emeğin haklarını kısıtlasın! Sermaye serbestçe dolaşsın, fakat emek ulus-devlet sınırları içersine mahkûm olsun! Emek piyasası esnekleştirilsin fakat devlet sağlığa, eğitime, sosyal güvenliğe kesinlikle karışmasın! Böyle bir sisteme devlet her zaman müdahale eder, ama sermaye lehine müdahale eder. Zaten “küreselleşmeci devlet” dediğimiz de ekonomiye karışmayan değil, sadece sermayenin mantığına karışmayan, ama çalışana, emeğe, enflasyonla mücadeleye, para politikasına, kamu maliyesi politikasına, ticaretin yönlendirilmesine hep sermaye lehine müdahalede bulunan devlettir. Bu kriz bunları hatırlamamıza sebep oldu, hepsi bu.” [SÖYLEŞİNİN TAMAMI]